Yaşamın İşaretlerini Arıyoruz |
Eğer Güneş'e biraz benzeyen yıldızların çevresinde Dünya'yı andıran gezegenler
bulunduğunu keşfedersek, kendimizi çok daha büyük bir sorunun eşiğinde bulacağız:
Yaşam barındırıyorlar mı?
Kayaç Gezegen Bulucu'nun bir hedefi de, yaşamın
bir gezegenin kimyası üzerinde yaratacağı büyük ölçekli etkilerin izlerini
araştırmaktır. Gökbilimciler, Kayaç Gezegen Bulucu tarafından tespit edilecek
kırmızı ötesi ışımanın renklerini çözümleyerek, karbondioksit, su buharı
ve ozon gibi havaküre gazlarını araştırabilecekler. Tespit edilen gezegenin
yarıçapı ve ısısı ile birlikte bu bilgiler, gökbilimcilerin hangi gezegenlerin
yaşanabilir olduğunu ve hatta basit yaşam biçimleri içerip içermediklerini
anlamalarına imkan sağlayacaktır.
Daha yakından incelemek için en uygun adaylar, sistemin yıldızı çevresinde yüzeyde
sıvı halde su bulunabileceğini ümit ettiğimiz bölge olan yaşama elverişli
kuşak içerisinde yer alacaktır. Eğer gezegen çok sıcaksa, su buhar haline
dönüşür ve havaküre içerisinde yitirilir. Eğer gezegen çok soğuksa, bu sefer
de su donar. Bu tür koşulların her ikisi de bir gezegeni yasama elverişsiz
hale getirecektir. Güneşimiz açısından yaşama elverişli kuşak Venüs'ün
ötesinden başlamakta ve Mars'tan önce sona ermektedir.
Ozonu İzlemek
Bir gezegenin havaküresi içerisinde büyük miktarda oksijenin varlığı, güçlü bir
yaşam belirtisi olacaktır. Dünya havaküresi içerisinde, oksijen yeşil bitkilerin
ve belli bazı organizmaların karbondioksit ve suyu karbonhidrata çevirmek
için güneş ışığını kullandığı süreç olan fotosentezin bir yan ürünüdür. Daha
da ötesi, oksijen molekülleri havaküre içerisinde durmaz, paslanma olarak
bilinen süreç içerisinde diğer molekül türleri ile birleşir. Bu nedenle,
-Dünya gibi- oksijen bakımından zengin havaküreye sahip bir gezegen, onu
sürekli tazeleyecek bir kaynağı (yaşam) da beraberinde getirecektir.
Bununla birlikte, oksijen bakımından zengin bir havaküre ile sonuçlanabilen ve
biyolojik olmayan süreçlerin var olduğunu da biliyoruz. Venüs'teki denetimden
çıkmış sera gazı etkisi örneklerden biridir. Kendi oksijenini tutabilecek
kadar büyük, donmuş, Mars benzeri bir gezegen de başka bir örnek olacaktır.
Bu nedenle, yalnızca oksijenin varlığı heyecan verici ve önemli olmakla birlikte,
yaşamın kesin belirtisi olarak alınamaz. Ayrıca, oksijen kırmızı ötesi
dalga boyunda kolayca gözlemlenebilecek tayf çizgileri de yaratmaz. Oysaki,
oksijenin bir türü olan ozon yaratır. Azot oksit veya metan gibi indirgenmiş
gazlarla birlikte ozonun aynı anda tespit edilmesi, yalnızca gezegenin yaşama
elverişli olması değil aynı zamanda yaşam barındırıyor olabilmesi açısından
da sağlam bir delil olarak kabul edilebilir.
Böyle büyük ölçekli ipuçları, bize keşfedilen yaşamın seviyesi ile ilgili bir
şey söylemez. Keşfedilen yaşam su yosunları da olabilir, gelişmiş bir uygarlık
da. Oksijen içermeyen gezegenlerin de yaşam barındırabilmesi mümkündür.
Fotosentezin, kükürt gibi oksijenin rolünü oynayacak bir başka element ile
gerçekleşmesi de akla yatkındır. Yaşamı ararken, yaşıyor olmanın ne anlama
geldiği konusundaki önyargılı varsayımlarımızı denetim altında tutmamız şarttır.
Kayaç Gezegen Bulucu'nun Ötesinde
Kayaç Gezegen Bulucu'nun bulguları, Yaşam Arayıcı
olarak adlandırılabilecek daha sonraki olası bir çalışmaya kılavuzluk edebilecektir.
Selefi gibi, Yaşam Arayıcı da belli bir düzen içerisinde uçacak bir dizi teleskoptan
oluşabilecektir. Bu teleskoplar, kırmızı ötesi dalga boyundaki ışığı birleştirerek,
uzak gezegenlerin havakürelerine ait yüksek çözünürlüklü tayflar sunabilecektir.
Bu birleşik görüntü, bir sanatçı gözüyle Yaşam Bulucu'yu (ön planda), bir
güneşdışı kayaç gezegeni ve bir tayf örneğini göstermektedir. |
Bilim insanları, bu bilgileri metan ve diğer gazlardaki mevsimsel değişiklikler, havakürenin kimyasal yapısındaki değişiklikler ve
baskın biyomas içerisindeki tayfsal değişimler gibi biyolojik hareketliliğin belirteçlerini daha yakından araştırmak için kullanacaklardır.
Yaşam arayışımız boyunca, şimdiye kadar yaşamın ortaya çıktığı onaylanmış yegane
gezegen örneği olan Dünyamızın tarihini her zaman aklımızın bir köşesinde
tutmalıyız. Havaküre içerisinde bol miktarda oksijen ortaya çıkıp, sonuçta
çok hücreli organizmaların gelişmesine imkan sağlamadan çok daha önce basit
yaşam biçimleri bu gezegende mevcuttu. NASA'nın gökbiyolojisi araştırmaları,
bir gezegenin tarihindeki farklı aşamalarda ortaya çıkabilecek "yaşam belirtileri" için
olduğu kadar, bizimki ile aynı olmayan bir gezegen kimyasında ortaya çıkabilecek
işaretler için de bilgimizin sınırlarını genişletmeye yardımcı olacaktır.
Bu anlayışlar; eğer bir gün başka bir yerde bulursak, bulduğumuz yaşamı
tanıyabilme konusunda bize mümkün olan en büyük şansı sağlayacaktır.
|