Şiddetli Bir Gezegen Çarpışması Buharlaşmış Kaya ve Sıcak Lavları Uzaya Savurmuş
|
|
Yukarıdaki sanatçı çalışması uydumuz Ay büyüklüğündeki bir cismin büyük bir hızla Merkür büyüklüğünde bir cisme çarpmasını betimlemekte. Görüntü katkısı : NASA / JPL |
|
PASADENA/Kaliforniya (ABD) - NASA'ya ait Spitzer Uzay Teleskobu, genç bir yıldızın
çevresinde iki gezegen arasında büyük bir hızla meydana gelen bir çarpışmanın
kanıtlarını ortaya çıkardı.
Gökbilimciler, biri en az Ay büyüklüğünde ve diğeri de en az Merkür büyüklüğünde
olan kayaç iki cismin geçtiğimiz bir kaç bin yıl içerisinde birbirleriyle
çarpıştıklarını belirtiyorlar ki; evrensel standartlar açısından bakıldığında
bu çok da uzun bir zaman değildir. Çarpışma daha küçük olan cismi yok
etmiş, çok büyük miktarda kayayı buharlaştırmış ve sıcak lavdan meydana gelen
büyük devasa bulutları uzaya savurmuştur. Meydana gelen bu olayın bir sanatçı
gözüyle hazırlanmış canlandırmasına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
http://www.nasa.gov/mission_pages/spitzer/multimedia/spitzer-20090810.html
Spitzer'in kırmızı ötesi algılayıcıları, işte buharlaşan bu kayalar ile yeniden
donmuş olan ve camlaşmış göktaşı (tektite) adı verilen bu lavların izlerini
tespit etmeyi başarmıştır.
ABD'nin Maryland eyaleti, Laurel kentinde bulunan Johns Hopkins Üniversitesi
Uygulamalı Fizik Laboratuvarı'nda görev yapan ve Astrophysical Journal dergisinin
20 Ağustos 2009 tarihli sayısında bu konuyla ilgili olarak yayımlanan keşif
araştırmasının baş yazarı Carey M. Lisse "Kayaların bu şekilde eriyip,
buharlaşabilmesi için muazzam bir çarpışmanın meydana gelmiş olması ve bunun
da inanılmaz bir hızda gerçekleşmiş olması gerekiyor" diyor ve devam ediyor "Bu
gerçekten ender rastlanan ve kısa süren bir olay; Dünya benzeri gezegenler
ve uyduların oluşumu açısından da son derece önemli. Böyle bir olaya, gerçekleşmesinden
çok da uzun olmayan bir süre sonra tanık olabildiğimiz için şanslıyız".
Lisse ve ekibi bu uzay çarpışmasının, yaklaşık 4 milyar önce Mars büyüklüğünde
bir cisim Dünya'ya bindirdiğinde uydumuz Ay'ın oluştuğu çarpışmaya
benzer olduğunu belirtiyor.
NASA'nın Pasadena/Kaliforniya (ABD)'da bulunan Jet İtiş Gücü Laboratuvarı'nda
görev yapan ve araştırmanın eş yazarı olan Geoff Bryden bu konuda "Ay'ı meydana
getiren çarpışma, Dünya'nın yüzeyini eritecek kadar mahşeri olmuş olmalı" diyor
ve ekliyor "Spitzer
ile gördüğümüz çarpışma da yaklaşık olarak aynı ölçekte. Orada bir uydu oluşur
mu oluşmaz mı bilemiyoruz ama büyük ve kayaç bir cismin sıcaktan kor haline
gelmiş, çarpılmış ve erimiş bir yüzeyle baş başa kalmış olduğunu biliyoruz".
Güneş sistemimizin tarihindeki ilk dönemler benzeri felaket hikâyeleri bakımından
zengindir. Birkaç örnek vermek gerekirse, meydana gelen korkunç büyüklükteki
çarpışmaların Merkür'ün dış yüzeyini söküp attığı, Uranüs'ü yan yatırdığı
ve Venüs'ün dönüş yönünü tersine çevirdiği düşünülmektedir. Bu tür şiddet
olayları gezegen oluşumu açısından olağandır. Kayaç gezegenler birbirleriyle
çarpışıp bir arada kalarak, çekirdekleri birbirleri ile birleşerek ve yüzeylerinin
bir kısmını kaybederek oluşur ve büyürler. Her ne kadar güneş sistemimiz günümüzde
durulmuş olsa da, küçük bir cismin geçen ay Jüpiter'e çarpmasından sonra gözlendiği
gibi çarpışmalar halen sürmektedir.
Lisse ve ekibi, bu araştırma için güney yarımküre takımyıldızlarından Tavuskuşu
içerisinde yaklaşık 100 ışıkyılı uzaklıkta yer alan ve yaklaşık 12 milyon
yaşında olan HD 172555 adlı yıldızı gözlemlediler. Bir karşılaştırma yapabilmeniz
açısından, güneş sistemimiz 4,5 milyar yaşındadır. Gökbilimciler, yıldızın
ışığını parçalarına ayırıp, tayf adı verilen bu bütün içerisinde kimyasalların
izlerini arayabilmek için Spitzer üzerinde yer alan ve tayfçeker olarak adlandırılan
bir aygıt kullandılar. Buldukları şey çok tuhaftı. Lisse durumu şöyle ifade
ediyor "Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Elde ettiğimiz tayf çok olağandışıydı".
Dikkatle yapılan incelemeler sonrası, araştırmacılar çok miktarda amorf (kristal
yapısı olmayan) silis veya bir başka deyişle erimiş cam tespit ettiler. Silis,
Dünyamızda obsidiyen kayalar ve camlaşmış göktaşları içerisinde
bulunabilmektedir. Yanardağlara özgü siyah ve parlak camlara obsidiyen denilmektedir.
Camlaşmış göktaşları (tektiteler) ise, göktaşları Dünya'ya çarptığında oluştuğu düşünülen sertleşmiş
lav parçalarına verilen addır.
Araştırmada ayrıca kayaların çoğu buharlaştığında ortaya çıkıp, yörüngeye yerleşen
büyük miktarda silisyum monoksit gazı da tespit edildi. Buna ek olarak,
gökbilimciler muhtemelen gezegen enkazından etrafa yayılan kayalık döküntüye
de rastladılar. Gözlemlenen toz ve gazın kütlesi, bahse konu iki cismin
birleşik kütlelerinin Ay'ın kütlesinin iki katından fazla olduğuna işaret
etmektedir.
Olay anında bunların hızları da muazzam olmalı. Her iki cisim çarpışmadan hemen
önce birbirlerine göre saniyede en az 10 kilometre (yaklaşık olarak saatte
36.000 kilometre) hızla ilerliyor olmalılar.
Spitzer daha önce de büyük göktaşı çarpışmaları sonrası ortaya çıkan tozla kaplı
kötü sonuçlara tanıklık etmişti; ancak erimiş ve buharlaşmış kayaların
her yere yayıldığı bu tür şiddet içeren bir bulguya daha önce hiç rastlamamıştı.
Onun yerine, çarpışmaların daha yavaş cereyan ettiğine işaret ediyor olabilecek
şekilde daha fazla toz, çakıl ve kaya parçası büyüklüğünde enkaz gözlemlenmişti.
Bu durumla ilgili olarak Lisse şöyle diyor "Büyük çaplı çarpışmaların neredeyse
tamamı 'Titanik - Buz Dağına Karşı' türünde, yavaş çekimde gerçekleşen görkemli
çarpışmalarken, bu olay göz açıp kapayıncaya kadar ve büyük bir şiddetle gerçekleşen,
inanılmaz büyüklükte hararetli bir patlama şeklinde gerçekleşmiş olmalı".
Bu makale "http://www.jpl.nasa.gov/news/news.cfm?release=2009-119" adresinden çevrilmiştir.
|